2020 yılında tüm dünyanın bir anda yaşadığı pandemi dönemi 21. yüzyılda her şeyin dijitale dönüşünü hızlandırarak değişimi kaçınılmaz kıldı. Dönüşüm odağında eski alışkanlıkların hızla kaybolduğu, yenilendiği ve dijitalleştiği bir dünya düzeni başladı.
“Dijital sürdürülebilirlik bir varış yeri değil; yeni bir varoluştur”
Pandemi dönemi ile dijitalin ve teknoloji okuryazarlığının önemini hep beraber tecrübe ettik. Teknolojiyi verimli ve aktif kullanan markalar; büyük bir ivme ile yükselirken, teknolojinin gerisinde kalan markalar eski alışkanlıklarını hızla değiştirip yeniliği odaklarına aldılar.
Yeni dünya üzerinde “Dijital Sosyal Sorumluluk” ve “Dijitalde Sürdürülebilir Olmak”; geleneksel yöntemlerin ve alışılagelmişin dışında, yeni bir varoluş kazandı. Tüm bu dijital dünyanın içinde hızla ulaşıp, hızlı tükettiğimiz ve çok hızlı yayılabilir olan ortak paylaşımlarımız doğdu. Dijitalde sürdürülebilirlik; iklim krizi, çevre, enerji krizi, insan hakları, kadın hakları gibi dünya ile olan dertlerimize ve ortak paylaşımlarımıza aracılık ederek, her an bilgiye ulaşabileceğimiz, zaman-mekan gözetmeden hızla yayabilme potansiyelini sağlıyor.
Markalardan Dijital Ses
Bütün bu ortak dertlerimize bir ses de şirketler ve markalardan geldi. Dijitalde sürdürülebilirliği benimseyen markalar; sosyal medya kanalları aracılığıyla yürütülen kurumsal sosyal sorumluluk projeleriyle ilgiyi ve farkındalığı daha kolay üzerine çekiyor. Böylelikle projenin erişilebilirliği ve başarıyı yakalama oranı daha kolay artıyor. Özellikle, en yeniyi ve en dijitali yakından takip eden Y ve Z kuşağının satın alma ve marka tercihlerinde değişimlere neden olduğunu görüyoruz.
Yıllar önce geleneksel kafayı, dijital kafayla değiştiren biri olarak bugün yaptığımız her işi, aklın, günün ve çağın koşulları doğrultusunda, dijitalde hep var olacak sürdürülebilir adımlarla tamamlamamız gerektiğine inanıyorum.
Yaprak Yapsan / Idecon Idea&Congress Kurucusu ve Direktörü
DPİD Üyesi